İnanıyorum Öyleyse Varım



'Samimi Sami' diyorum ona. Safidir, samimidir, dobradır, içi dışı birdir. Kafe işletir. ‘Sami Kafe’ koymuş adını. Küçük, şirin bir kafe. Evime yakın. Uygun zamanlarımda gidiyorum. Daha ziyade akşamdan sonra. Gündüze oranla daha sakin oluyor.

Yine kafedeydim. Sessizce kahvemi yudumluyordum. Benden başka müşteri kalmamıştı. Sami geldi, karşıma oturdu. “Son günlerde bir acayiplik var sende abi, dalıp dalıp gidiyorsun" dedi. 

“He gardaş... Hayatımın tadı tuzu kalmadı da ondan" dedim. 

“Nasıl yani?" 

“Kilo almayayım diye şekeri bıraktım. Tansiyonum yüzünden doktor da tuzu yasakladı. Senin anlayacağın, hayatımın tadı da gitti, tuzu da" dedim. 

Sustu. Düşündü. Sonra da, gayet ciddi bir sesle “Üzülme abi" dedi, "tadı gitmiş, tuzu gitmiş amma hayatın yerinde duruyor, şükret." 

Meraklıdır Sami. Özgün bir zekası vardır. Ekser insanların dikkatini çekmeyen noktaları görür ve söyler. Kafenin sakin olduğu zamanlarda bana sorular sorar, açıklama ister. Bildiklerimi paylaşırım. 

Benden iki yaş küçüktür. Bana abi diye hitap eder. Bir gün "Ya Sami, bana abi demene gerek yok, hepi topu iki yaş var aramızda, Emin diyebilirsin" dedim. 

"Sana abi deyişimin yaşla ilgisi yok abi. Derya gibisin maşallah. İlmine hürmeten öyle diyorum. Bir de, dilime kolay geliyor, alışmışım" dedi. 

"Estağfurullah! Ben, kendi yaralarına deva arayan, bulduklarını paylaşan sıradan bir insanım” dedim ve meseleyi daha fazla uzatmak istemedim. Fakat Sami başka bir şey daha söyledi. 

"Sen bana Samimi Sami diyorsun ya…"

"Evet."

"Ben de sana Feyyaz Emin diyorum. Sen yokken, senden söz ederken yani."

"Bu da nereden çıktı?"

"Seninle ne zaman konuşsam feyiz alıyorum abi. Feyyaz da çok feyizli demekmiş, işte o yüzden."

Güldüm. "Tamam Sami, ne desen kabulüm" dedim.

"Teşekkür ederim abi. Kahveyi unuttun. Buz gibi olmuştur. Dur sana bir fincan taze kahve getireyim."  

“İyi olur” dedim.

Gitti ve elinde bir fincan taze kahveyle geldi.

“Sami” dedim, “müşteriler gitti, ortam sakin. Hep sen soruyorsun, ben de bir şeyler anlatıyorum. Bu kez de ben sorayım, sen anlat.” 

“Buyur abi.”

“Ne zamandır işletiyorsun bu kafeyi?”

“İki senedir. Liseyi bitirdikten sonra açmıştım.”

“Üniversiteye niye gitmedin? Sınavı mı kazanamadın?”

“Sınava girmedim ki.”

“Neden?”

Yüzünde bir hüzün belirdi. Bir süre yere bakarak sustuktan sonra “Üniversite sınavından kısa süre önce babam öldü. Kaldık biz annem ve kız kardeşimle ortada.”

“Allah rahmet eylesin kardeşim! Üzüldüm. Ne iş yapardı baban?”

“İnşaat ustasıydı. Onun kazancıyla geçinip gidiyorduk. Elimizdeki para kısa sürede bitti. Başkaca gelirimiz de yoktu. Ev dersen, kira. Kız kardeşim küçüktü. Annemin çalışmasını uygun bulmadım. Yani iş başa düştü.”

“Peki, işlerin nasıl gidiyor? Memnun musun?”

“Hamdolsun rızkımızı kazanıyoruz. Ele güne muhtaç değiliz. Üniversiteyi okuyamadım diye çok da takmıyorum açıkçası. Etraf diplomalı işsiz dolu zaten.”

“Evet, gerçekten öyle. Fakat meraklı bir insansın. Kendini geliştirebilirsin. İlim ille de okulda öğrenilmiyor.”

“Aynen! Fırsat buldukça kitap okuyorum. Sen de büyük nimet oldun benim için. İnşallah bıkmazsın sorularımdan.”

“Yok, bıkmam.”

“Sen neler yapıyorsun abi, yani burada olmadığın zamanlarda? Seninle ilgili bilgim o kadar az ki. Üniversitedesin. Mastır falan yapıyorsun sanırım. Buraya başka memleketten gelmişsin. Hakkında bildiklerim bundan ibaret. Kendini sır gibi saklıyorsun."

"Seninle tanışmamızın üzerinden fazla zaman geçmedi kardeşim. İleride, yeri geldikçe kendimden de söz ederim elbet."

Bir süre sustu, düşündü, sonra da "Seni sorularımla bunaltıyorsam söyle. Merak işte, aklıma geleni soruyorum. Gündüzleri buraya türlü türlü insanlar geliyor. Bazen aralarında tartışıyorlar. İnternete giriyorum arada bir. Sosyal medya allame dolu maşallah. Kafam karışıyor. Sana soruyorum bu yüzden. Konuyu gayet güzel anlatıyorsun. Sade bir dille. Tam bana göre."

"Hiç çekinme kardeşim, her soruyu sorabilirsin. Biliyorsam, cevap veririm. Bilmiyorsam araştırırım, bulduklarımı sana da söylerim. Yeni bilgiler edinmeyi, bilgimi paylaşmayı seviyorum. Senin meraklı olman da hoşuma gidiyor."

"Madem her soruyu sorma izni aldım, bir şey daha sorayım o zaman. Bunca ilmi nasıl elde ettin abi? Mektep bilgilerine pek benzemiyor."

"Ben okuma delisiyim kardeşim. Ergenlik yıllarında başlayan okuma merakım artarak devam etti. Senin gibi benim de bir sürü soru vardı kafamda. Bunların cevabını kitaplarda buldum. İlmin sonu yok. Hâlâ da okuyor, düşünüyorum."

"Şimdi daha iyi anladım abi. Bence iyi yapmışsın. Her insanın ihtiyacı olan mevzular hakkında güzel bilgilerin, fikirlerin var."

...