Her kitabın bir hikâyesi vardır. Kimini biliriz, kimini bilmeyiz. Burada elindeki kitabın hikâyesini anlatacağım. Ben de varım bu esrarengiz serüvende.
Kısaca 'arayış serüveni' diyebileceğim olaylar zinciri tanımadığım bir hanımın telefonuyla başladı. Yazarlarımdan biri hakkında bilgi istiyordu. Meraklıydı. Heyecanını sesinden anlamak mümkündü.
Yazar hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Sırra kadem basmıştı adeta. Hem editörü hem de bir tür asistanıydım onun. Bu nedenle evinin anahtarını bana bırakmıştı bir notla birlikte. Bunu kadına da söyledim.
İsmi Selma olan bu hanım benimle buluşmak istedi. Konuşmasına bakılırsa kibar, nazik, görgülü biriydi. "Sizinle mutlaka konuşmalıyım. Bu çok önemli" diyordu.
Ben de merak etmeye başlamıştım. Neydi mesele? Ne gibi bir münasebet vardı aralarında? Yazarın kayıplara karışmasının bu hanımla bir ilgisi var mıydı?
Üstelik, mutlaka yazarın evinde buluşmak istiyor, bu konuda ısrar ediyordu. "Bir notla birlikte evinin anahtarını size bırakmasının bir anlamı olmalı" diyordu.
"Sizinle de ilgili sanırım" dedim.
"Mümkün. Buluşunca anlatırım. Üstelik göstermem gereken bir de defter var elimde. Yazar göndermiş bana" dedi.
Nasıl bir defterdi bu? İçinde ne vardı? Neden bana bu hanımdan ve gönderdiği defterden hiç söz etmemişti yazar? Bir sürü soru üşüştü zihnime. Bu soruların cevabını bulmanın tek yolu, buluşup konuşmaktı.
"Peki, madem bu kadar ısrar ediyorsunuz, evinde buluşalım" dedim ve adresi verdim. Günü, saati kararlaştırdık.
Tam zamanında geldi. Yazarın çalışma odasına girdik. Merakla, heyecanla odayı inceledi. Bana sorular sordu. Bildiklerimi anlattım. Duygulandı. Bir ara ağladı da.
Sonra yazarı arama sebebini anlattı. Kendisine gelen zarfı ve içindeki defteri gösterdi. Kargoya ben vermişim aslında. Zarfı hatırladım. İçindekini bilmiyordum elbette.
Deftere 'Sensiz Ama Seninle' adını vermişti yazar. Meğer bir zamanlar bu hanımla aynı sınıftaymışlar. Defterde ona karşı duygularını ve ondan sonraki hayatını anlatıyormuş.
Selma, bir akşamüzeri dede yadigarı evinin bahçesinde oturuyor, hayatını gözden geçiriyor, artık mazide kalmış birer hatıra olan sevdiklerini düşünüyor, tutkularının etkisiyle verdiği kararlar yüzünden başına gelenleri hatırlıyormuş. Yüreği hüsranla doluymuş.
İşte böyle bir zamanda gelmiş defter. İlk sayfada kendi adını görünce merakı daha da artmış. Gece boyunca uyumayıp içindeki yazıları okumuş. Tüm yazılar kendisi içinmiş.
Yazarın "Ya sen? Sen ne yapacaksın bir ömür sensiz ama seninle yaşamış bu çilekeş yalnızın ardından?" sorusu zihninin duvarlarında yankılanıp duruyormuş. Yazarı bulmak üzere harekete geçmesinin sebebi buymuş.
Hadise beni de ilgilendiriyordu. Kendimce sebeplerim vardı. Gidişi derin bir boşluk oluşturmuştu hayatımda. Zihnimde dönüp duran bir sürü soru vardı. Düşünüyor, makul bir sebep bulamıyordum.
...