Kafeye epey erken gitmiştim. Sami yoktu. Sena henüz gelmemişti. Enis, her zamanki yerinde oturuyor, defterine bir şeyler yazıyordu.
"Merhaba kardeşim" dedim.
"Merhaba abi. Hoş geldin. Buyur otur" dedi.
Karşısına oturdum.
"Sami ortalarda görünmüyor. Hasta falan değildir inşallah."
"Yok, iyidir abi. Sabah gelmişti, alışveriş için çıktı. Birazdan gelir."
Bir süre ikimiz de sustuk. Merak ettiğim bir meseleyi sormanın tam sırası diye düşündüm.
"Kardeşim, bu kafenin açılışında önemli katkın olmuş. Sami bir ara söz etmişti. Tebrik ederim" dedim.
Bir süre önündeki deftere bakarak sustuktan sonra "Sami'nin benim için yaptıklarının yanında bunun hiç önemi yok abi" dedi.
"Ne yaptı ki? Bir sakıncası yoksa anlat kardeşim, dinlemek isterim."
"Peki, kısaca anlatayım… Ben çelimsiz bir çocuktum. Kibar ortamlarda büyümüştüm. Babam yurt dışına gitmişti. Biz kalmıştık annemle baş başa. Hanım evladı gibi yetiştirildim. Kendimi savunmayı, icabında kavga etmeyi bilmiyordum.
Liseye başlamıştım. Sınıfta kaba saba çocuklar vardı. Başlarını 'Bodo' lakaplı biri çekiyordu. Bir tür çete kurmuştu okulda. İnsafsız, vicdansız ve zalim biriydi. Yanındakilerin de ondan kalır yanı yoktu.
Etmedikleri eza kalmadı bana. Zorla paramı alıyorlardı. Bazen baskı yapıyor, evden daha fazla para istemem için zorluyorlardı. Annemden daha çok para almak için yalanlar uyduruyordum.
Birinci dönemin sonuna kadar sürdü ıstıraplı okul hayatım. Bana yaptıklarını hiç kimseye söyleyemedim. Tehdit ediyorlardı. Korkuyordum."
"Sonra ne oldu?"
"Yarıyıl tatili başladı. Tatil bitsin istemiyordum. Fakat bitecekti ve ben acılı hayatıma dönecektim. Nitekim öyle oldu, okul açıldı. İkinci dönem başladı.
Sınıf aynı sınıftı. Fakat bir farkı vardı. Yeni biri gelmişti. Başka liseden nakil. Bir ateş parçasıydı adeta. Kısa sürede durumumu gördü, çektiğim eziyeti anladı.
Hiçbir mecburiyeti olmamasına rağmen beni savunmaya başladı. Bunun için her şeyi göze aldı. Beni herkese karşı korudu, kolladı, icabında kıyasıya kavga etti.
Bir gün çetenin beş üyesi onu sınıfta sıkıştırdılar. Bodo da başlarındaydı.
Onları tepeden tırnağa süzdükten sonra 'Siz beş kişisiniz, ben bir kişiyim. Kavga edersek ben bir vururum, siz beş vurursunuz. Fakat şunu unutmayın. Evlerinizi, yollarınızı biliyorum. Sizi tek tek yakalarım. Hayal bile edemeyeceğiniz şeyler yaparım. Bunu düşünün de ona göre karar verin' dedi.
İnanır mısın abi, birbirlerine baktıktan sonra çekip gittiler.
Sözün kısası, beni hor gören, ezen, eziyet edenler uzak durmaya başladılar. Hakikaten kahraman ruhlu, fedakar bir insan evladıydı. Lise bitene dek dostum, kardeşim, muhafızım oldu. Üstelik benden hiçbir talebi de olmadı bunları yaparken. Sanırım anlamışsındır kim olduğunu. Sen ona Samimi Sami diyorsun."
Enis’in gözleri yaşardı yaşadıklarını anlatırken. Meseleyi anlamıştım. Sami, gözümde daha da değer kazanmıştı. Muhabbetimi artıran bir vesile oldu dinlediklerim.