Carpe Diem - Keyifli Felsefe


Bir gece yarısı tılsımlı odama inmiş, masama oturmuştum. Ne yazsam, nereden başlasam diye düşünüyordum. 

Davetsiz konuklarımdan biri öne çıktı. "Evladım, ben daha önceki celselerde yoktum. Sanırım sen yazarsın. Felsefe kitapları yazıyorsun" dedi.

"Evet" dedim.

"Madem öyle, iznin olursa sana bir tavsiyede bulunacağım."

"Buyurun, memnun olurum."

"Yeni bir eser yedi meseleden birini ele almalı. Ya özgün bir şey ortaya koymalı, ya eksik olanı tamamlamalı, ya karmaşık olanı netleştirmeli, ya uzun olanı özetlemeli, ya düzensiz olanı düzenlemeli, ya dağınık olanı toparlamalı ya da hatalı olanı düzeltmeli."

"Ne kadar güzel bir tavsiye! Teşekkür ederim. Kimsiniz? Kendinizi tanıtır mısınız?"

"İnsanlar beni Şemseddin El Babili diye tanırlar. Miladi on yedinci asırda yaşadım."

"Memnun oldum. Felsefe kitaplarında ekser filozoflar ve felsefe tarihçileri kapalı bir dil kullanıyorlar. En sade konular bile birer bilmeceye dönüşüyor. İnsanlar tekrar tekrar okuyor, yine de anlamakta güçlük çekiyorlar."

"Sen nasıl yazacaksın?"

"Sade bir dil ve akıcı bir anlatımı tercih edeceğim. Filozofların da birer insan olduklarını hesaba katarak yazacağım. Yeri geldikçe aralara anekdotlar koyacağım. Böylece ortaya kolay okunan, keyifli kitaplar çıkacak."

"İyi düşünmüşsün. Felsefe, hikmet sevgisidir aslında. Esası tefekkürdür, insanın düşünmesidir. Zamanla maksadından uzaklaştı, bir terim ve tanım yığınına dönüştü. En başta yapılması gereken, yerde ve gökte emareleri görünen hikmet gerçeğini görmek ve insanlara göstermektir."

"Ben de bunu yapmak istiyorum işte. Her insanı ilgilendiren ve zamanla eskimeyen meseleleri özlü bir biçimde yazmak niyetindeyim."